22 Aralık 2014 Pazartesi

BUĞDAY KRALİÇESİ



Sen değil, kelimeler oynuyor
Kıpırdanmalar durmak bilmiyor
Bazen acıtıyor, tenimi kesiyor
Kanama durmuyor, bedenimi kirletiyor

Farkında değilim olanların
Uyuz bir geyikten ibaret
Ama ben taşıyorum içimde
Büyük aşkı, sevgiyi, mutluluğu

Her ruh birleşir
Bizimki de birleşiyor

Buğday kraliçesi

İzin ver

Dünyana gireyim

Acıtsa da

Orada olayım.

19 Aralık 2014 Cuma

DOĞURDUĞUM SENSİN

Çok az el ele tutuştuk

Belki göç ederken
Belki ziyaretlerde

Artık vaktim yok
Elini tutmaya
Öpmeye
Okşamaya
Koklamaya

Sorma 'neden' diye
Cevabı fazla ağır

Küçük aklın almaz
Benim yaptıklarımı

Boşver

En iyisi uyu
Gelecek için
Rüyalar için

Tanıma beni
Sevme beni
Düş yakamdan

Siktir git

Aklın almaz
Alıncaya kadar

Vajinanı koruyamazsın

Ama sensiz
Kolum kesiliyor

Bu böyle

18 Aralık 2014 Perşembe

ODA

Kahverengi odanın ışıkları
Yüzünü saklıyor
Mum kokusu
Parfümünü bastırıyor

Saksafon, gitar sesleri
Türkünü eziyor

Ama sesin
Kafamda, susmuyor

Rahatsızlık verse de
Yumuşaklığı, masumiyeti
Kırmızı dudakların, ojelerin
Sarı, leş sıvılar
Kan, kusmuk, salya

Sarhoş olduğunda
Renkler coşuyor

Vücudunun renkleri
Elbiselerinin renkleri
Sen ayılınca
Kayboluyor

Kahveye viski döktüm
Djarum Black ister misin?
Paul Simon çalalım
Muhabbet

Alakasız yerlere aksın

Sadece
Odanın rengini gör

Kahveni
Viskini iç

Çek Djarum'u 

Oda
Bizi kabul etsin

Ruhuyla

Bedeniyle

17 Aralık 2014 Çarşamba

BALGAM



Ciğerlerinden rahatsız olduğu halde günde iki paket sigara içiyor ve durumundan şikayet edip sürekli küfür  ediyordu. Şu an elinde bir Camel Black var. Düşünüyor. 'Siktiğim bir gün'  Şikayet etmeyi 15 yaşından beri alışkanlık haline getirdi. Bu onun huyu olarak kaldı. Koç burcu kadını olduğu için duygularını bu kadar yoğun yaşaması çok doğal. Papatya 17 Nisan'da doğdu.

Şu an 39 yaşındaki Papatya dumanı tekrar içine çekti. Biraz olsun rahatladı. Sürekli öksürüyor ve söyleniyor. Bir yandan, 2006'dan kalma bir pc'de, facebook'a bakıyor.  Sinirli olmasının sebebi kendi yazdığı iletilere, aforizmalara ne bir beğeni geliyor, ne de bir yorum. Üstelik mesaj kutusunda görülen son haberleşme 2 hafta öncesine ait olduğu için, unutulduğunu, hatırlanmadığını düşünüyor. İletilere yazdığı aforizmalar başka şairlere, filozoflara ait olması, kendini daha da kötü hissettiriyor. Çünkü bu sitede fotoğraflarından başka kendine ait hiçbir şey yok. 'Sikicem bu siteyi, insanları, dünyayı...'Ve kızımı' diyecekti içinden ama vaz geçti. Sonuçta şu an 14 yaşındaki Çilem okulda olduğu için, evde Papatya'yı huzursuz edecek başka kimse yok. Papatya sigarasını klavyenin üzerine söndürdükten sonra, boğazında hissettiği ağır balgamı monitör ekranına tükürerek kullanmak istedi. 'Kkkkhkhhhhhh Puaahhhh' Ekrandan akan tükürüğe bakan Papatya, aslında bilgisayarını tamamen kırmayı çok istedi ama bunu Çilem de kullanıyor. 'Ekranı silmiyorum ulan, orospu geldiğinde kendi silsin. Hatta yalattıracam bu tükürüğü' Sağ kolundaki yarayı kazırcasına kaşıyan Papatya'nın tırnaklarının içine kan ve kir doluyor. Kanamaya aldırmayan Papatya tırnaklarına dolan kanı ve kiri emdiğinde 'Kan dolu bir kadeh olsa, her gece yatmadan içsem. Sonuçta kan sütten daha gerçektir' diye düşündü.

PAPATYA'NIN NOTU:
Çilem doğmadan önce rahmetli babası bana her gece turşu alırdı. Aşermemle ilgili mi bilmiyorum ama sikişmeden önce ve sikiştikten sonra turşu yemek bana ayrı bir orgazm yaşatırdı. Üzerine tuz dökmezdim. Tuzu sevmiyorum. Beni kusturuyor. Çilem dünyaya geldikten sonra migren hastalığımı yoğun bir şekilde hisseder oldum. Hala öyle. İlaçlar beni rahatlatmıyor, iyileştirmiyordu. Ölmeyi çok istedim. Kendi kendime 'artık geber lan orospu' diyorum. Beni kimse duymadı, kimse görmedi. Yaşamak güzelmiş, ağaçlar, denizler, mavi gökyüzü...Çiçekleri koklamak huzur veriyormuş. SİKTİR ULAN

PEYNİR SIÇARKEN

Etrafında sinekler uçuşan buzdolabının kapağını açtığında, içinde karıncalar, hamam böcekleri haricinde, peynirli ve jambonlu sandviçler, birkaç süt ve kahvaltılıklar dışında pek bir şey görmedi.  Papatya yere çömelip, sandviçlerden birini aldı ve iştahla ucundan bir ısırık aldı. 'Bakalım bu gece içime kaç yarrak daha alacam. Ne çıkarsa bahtıma diyecek takatim kalmadı. Bundan sonra şişman, terli, göbekli ve çirkin olanlara zam var. İki kat daha alacam puştlardan. Bana yapışan terleri yüzünden 2 saat duş almaktan sıkıldım. Zaten para da bitiyor'
Kahvaltı etmediği için biraz fazla iştahlı yediği sandvicini yere bıraktı. Çok öksürüyor. Ne yediği ekmeği, ne de içindeki peynirin, jambonun tadını alıyordu. 'Sikicem balgamı'

Kapının kapanma sesini duyan Papatya, Çilem'in okuldan döndüğünü anladı. İşte yine aynı şey. Belli bir saaat özgür olan kadın, yine bunun tadını çıkaramadan kızıyla uğraşacaktı. 'Allahın piçi. Gel lan buraya. Gel gel' Turuncu saçları, suratında pembe çilleri olan genç kız korkarak annesinin yanına giderken başına gelecekleri hemen sezdi. Zaten sezgileri güçlü bir kız olan Çilem ismini yanağındaki çillerden aldı. Annesi ona monitörün üzerindeki balgamları gösterdi. 'Ulan bu monitörün hali ne böyle' Çilem'in tek bir cevabı vardı. 'Ben yapmadım anne'  Papatya balgamını Çilem'in suratına püskürttü. Ağlamaklı olan Çilem'in ağzından hiç ses çıkmadı. Annesi devam etti. 'Bak suratında balgam olunca ne kötü oluyormuş değil mi? O monitöre yazık değil mi, sen tükürürken o ne hissetti acaba? Yavşak.' Çilem başına gelecek olanı bilmiyor ama başına bir şey geleceğini gayet yoğun bir şekilde hissediyor. Annesi haykırarak: CEZALISIN

Çilem'in boynundaki köpek tasmasının ucunu Papatya tutuyor ve zevkle kızının monitörü yalamasını izliyor. Çilem hıçkıra hıçkıra ağlarken direnmeyi sürdürüyor 'Anne bana bunu yaptırma. Yalvarırım.' Bir yandan keyif sigarası içen Papatya tekrar haykırır.

BOK YUMUŞAKLIĞINDA DENEYSEL DÜŞLER-1

Belki yeniden doğmalıyım.

Veya kendimi vurmalıyım.

Fark eder mi?

Sonuç aynı olacaksa...

Ortaya çıkan şey,



okyanus düzeyinde karanlık



İzledim, okudum, gördüm, tattım

Fakat bağlı olmak

Acı çektiren bağlılık

Siktiğimin insanları

Evladım da dahil



Susuz kalınca

Kriz geçirince

McDonald's'la doyarken...

Hiç kriz yaşamadım

Sadece terledim



Her lokma yutarken

bir Alice in Chains

Coca-Cola buzlu

Fakat kızım yanımda



Sikicem belasını

Veya kendimi asacam

Yalnız karanlığı yaşatmak

İşte o bilinmedik hiç'e ulaşmak



Zor değil



Dur.



Koklayayım biraz



Öyle gidersin

16 Aralık 2014 Salı

DENİZ KIZI HARİÇ



Mor gökyüzü, derinden akıyor içime. Otların damlaları taşı doyuruyor. Filizlenen renkler, altın çember formunu alırken, pembe çayırların ucunda tahta kapı beliriyor. Üşüyor hayvanlar. Soğuk, kristal kokusu yayıyor tarlalara. Gecenin bulutları pembedir her saat. Üşüyor hayvanlar. Mentol sis yayılırken kırlara, nehirin dibindeki inciler gıdıklanıyor. Fakat kediler üşümez. Denizkızı hariç. Tinkerbell'in cenazesi kalkarken, serçenin türküsü çalıyor gökyüzünde. Üşüyor hayvanlar. Ama kediler üşümez. Denizkızı hariç. Burada çay içen canlılar, rakam üzerinden sohbet ederler. Satranç oynarlar. Mezar taşlarında uyurlar. Aşk, müzikle yaşanır. Periler bahçede öpüşürler. Şatoda kimse olmaz. Üşüyor hayvanlar. Ama kediler üşümez. Denizkızı hariç. Taşlar hariç, kareler hariç

SOMUT KARGAŞA



Mavi sis tüm şehri kaplayacak mı?
Yoksa ateş mi ele geçerecek burayı?
Titreyen kedi, mavi sisi koklayacak mı?
Kedi zihninde, pembe diyarlara gidecek mi?

Hava kapalı, gökyüzü pastel mavisi.
Yağmur yağmayacak, güneş açmayacak.
Bir esinti var, tatlı, ferah, mentol bir esinti
İnsanlar sırıtıyor, insanlar havalanıyor.

Gök gürlemese...
Güneş açmasa...
Rüzgar esmese...
İnsanlar gülmeyecek. .

15 Aralık 2014 Pazartesi

KAVANOZ ARARKEN

Ayak sesleri duyulmaz.
Kapılar kapanırsa duyulur.
Üstüme geliyorlar.
Aslında gelmiyorlar.

Benim kapım kapalı.
Düşüncesizce kapıyı açıyorlar.

Davetli olmadıkları halde.
Tecavüzden zevk alıyorlar.
Sikmekten.
Götümden.
Fakat ben boşalmıyorum.

Farkındayım, bilmiyorlar.
Bilmelerini istesem de.
Sesimi kaybedemem.

Haykırırsam.
Konuşamam.

Zamanla giderler.
Ama tekrar gelirler.

Bir kavanoz gerekli.
Ömür boyu bulmasınlar.
Bulsalar bile.
Kavanozu kıramasınlar.
Kırsalar bile.
Sorsunlar.
Cevap alsınlar.
Bir daha gelmesinler.

Ömür boyu gelmesinler.

Tek kalınca.
Sağır olunca.

İsteseler bile gelemezler.

14 Aralık 2014 Pazar

UYKUDA YÜRÜMEK

Bıraksalar uykumu, ömür boyu rüya görürüm.
Tarlalar, kırlar, gökkuşağı benim olsun.
Sadece havada süzülen kuş tüyüne bakıyorum.
Özeniyorum.
Hafiflemek zor olmamalıydı.
Yükleri boşaltmak kolay sanıyordum.
Düşler aldatır.
Rüyalar terk eder.
Gözünü açtığında öfkelenirsin.
Siktiğimin yapay gerçekliğinde yaşayarak.
Sanki çok faydalı ve yararlı olacam.
Ama yok.
Ben süt değilim.
Portakal değilim.
Beni beyaz masalara koymayın.
Orası size göre.
Çünkü siz beyaz masalarda duran renkli, temiz biblolarsınız.
Siz asla tozlanmazsınız, kırılmaz ve yıpranmazsınız.
Ben sineklerle öpüşerek uyurum.
Kırlarda tek başıma yürürüm.
Uyurum, yürürüm, uyurum, yürürüm.
Yüklerimi atmadım daha.
Atamıyorum.
Ama inançlıyım, çöpler boşalacak.
Parmağımı ağzıma sokarak, zorlayarak değil.
Rahatça kusarak.
O zaman gökyüzüne açılacam.
İhtiyaç anında karanlığı kutuya koyup.
Yanımda götürerek.
Bana arkadaşlık edecek siyah.
Ve en iyi dostumla tanıştıracam.
Mavi.

LÜTFEN ( RENKLERİN DİBİ)

Kırmızı bulut yaladı boynunu
Tüylerini titreten mor gökyüzü
Artık yağmuru getirmiyor bana
Nefesim istiyor rüzgarı, ben değil

Otların üzerinde çırılçıplak beklerken
Rüzgar savuruyor seni, turkuaz nehire
Ama yakından bakarsan
Çimlerdeki elmalar artık kırmızı değil

Lütfen gir ve dal
Göreceksin solgun yosunları
Sana küstü tüm bitkiler
Ama damlalar belki seni korur

Lütfen kal
Kal ve savrul
En derine git
Renklerin dibinde boğul

İzin ver cesedini izleyeyim
Lütfen
Pırıl pırıl yanan tenin
Meleksi yüzün

Kırmızının derininde sen yatarken

Lütfen

PATLAMIŞ MISIR

Bugünlerde bağımlılık haline geldi resmen. Yemeden edemiyorum.  Bir yandan yeni bir yazı yazıyorum, detaylı bir özgeçmiş hazırlıyorum kendi ...